40 gün sürmüştü bu yolculuğumuz.Bu kutsal yolculuğu tamamını anlatmak zor ama
o yıldan bu yana her hac mevsimi olunca içimde bir şeyler acımaya başlar ve
orada olamamanın hüznü çöker bana. Arafat hacdır sözüyle yaşanılanlar belki anlatılır, hissedilenler ise
asla…
Aslında
ne kadar yazarsam yazayım anlatılamayacak kadar özel hisler bırakır her gönülde
hac. Gidenler bunun ne olduğunu bilir, gitmeyenlerde meğer gelince anlaşılırmış burası derler... Tecrübeyle sabittir :)
Hac kişiliğimizi bir halis niyetle gözden geçirme fırsatı sunar. Rükünleriyle de yeni bir insan inşası edilir içimizde.
Her iş niyetle başlar ya kutsal yolculuk için de ilk başta tabiri caizse salya sümük ağlamak, içten yanmak gerek... Yanmadan gidenler yok mudur bana göre vardır; ama yanmadan gidince alacağımız çok şey olmaz gibi geliyor. Bir şeyi ne kadar çok isteyip bize verilince kıymetli oluyorsa işte hacda gerçekten istenildiğinde kıymetli oluyor oradaki her saat, her dakika…
Her iş niyetle başlar ya kutsal yolculuk için de ilk başta tabiri caizse salya sümük ağlamak, içten yanmak gerek... Yanmadan gidenler yok mudur bana göre vardır; ama yanmadan gidince alacağımız çok şey olmaz gibi geliyor. Bir şeyi ne kadar çok isteyip bize verilince kıymetli oluyorsa işte hacda gerçekten istenildiğinde kıymetli oluyor oradaki her saat, her dakika…
Bu
yanmanın sonucunda verilecek hac sonrası tarif edilemez gönül serinliği, tekrar
tekrar yanma isteğim olsun dedirtir adeta.
Hac
yolculuğunda her klasik yolculuk gibi valiz hazırlama vs.lerle başlarken hiçbir
yolculuk da olmayan yeni bir insan inşasıyla döneriz evimize. Yeni arınmış
tertemiz bir ruh ve hafiflik…
İhramla
birlikte yeni bir duruşa hatta bana göre eğitime başlarsınız… Bu kul olma
eğitimi elbiselerden çıkmayı gerektirdiği kadar takındığımız tavırlardan,
benimsediğimiz hallerden de soyunmayı gerektirir. Sadelikle ve içtenlikle kul
olma eğitimi kısaca… İhramla sıfatlar erir, makamlar yıkılır, rütbeler sökülür.
İhramın içinde kategoriler iptal olur resmen. İhram önce insan olmaya çağırır
bizi ve tavaf başlar…
Tavaf
nasıl tarif edilir ki bu yüksek enerjili ibadet. Varlığımızın kulluk havuzunda
yok olduğu yer. Rabbimizle irtibatlanmanın merkezi. İnsan seli ve
dizlerimizdeki bağın çözüldüğü yer adeta. Her şavtla birlikte kuytulardan
çıkmak… Rahman’ın misafirim diyerek herkesin içinden seni tutup buraya getirmiş
olma duygusu. Özel misafir olma gururu…
Anlatırken
bile kelimelerin kifayetsizliğini yaşadığım nadir olayların başında gelir hac
benim için. Sonrasında ve öncesinde defalarca o mübarek topraklara gitmek nasip
olsa da hacda olan duyguları yani Arafat’ı, Mina’yı, Müzdelifeyi bir daha öyle
yaşamadım. Bizim önderimiz (sav)den öyle
bir cümle dökülmüştür ki dillerinden o zamanlardan bu zamanlara yaşanılanları
ve haccı ‘’HAC ARAFATTIR’’ sözüyle en özetinden mühürlemiştir.
Arafat:
Arafat tek kelime ile aşk… Yaradana
yalvarışın ve affolunmanın verdiği tarif edilemez hafifleme hissi. Sonrasında
meğer ne kadar ağırmış yüküm dedirten yer. Arınırız her türlü bize yük olan
şeylerden. Yeni doğmuş bir bebek heyecanıyla bakarız âleme. Akabinden yeniden
bahşedilmiş bir hayat gibi yaşamaya başlarız.
Ve
sonrasında Mina’ya akan insan seli müthiş bir kalabalık tıpkı mahşerde prova.
Mahşeri hatırlatan kalabalık anlatılmaz mutluluk yaşatır gönüllere.
Sonrasında
şeytan taşlama. Biz grubumuzla yol boyu tekbir sesleriyle süren yürüyüşden
sonra ulaşmıştık cemarat alanına. İnsana bu kadar mı iyi gelir. Resmen fethe
gitme hissi: Bize sinsi sinsi yaklaşırken hiç farkında olmadığımız şeytanla yüz
yüze gelme yeri. Şimdi şeytana tavır alma yeri burası işte.Taş atarak şeytana
uyan hareketlerimizi ve yaşantılarımızı o taşla birlikte Bismillahi Allahu
Ekber diyerek çok uzaklara savurmak… Tabi
ki savurduğumuz olumsuz her davranışı o yerden bir daha hayatımıza katmama
gayreti olmalı her zaman yaşantımızda. O zaman Haccın gerçek mânâsına kavuşmuş
oluruz. O tazeliği o hafifliği bozmamız gerekiyor. Bütün benliğimizi saran hac duygusunu her zaman içimizde canlı
tutarız inşallah. İşte o zaman gerçek
mânâ da yaşamış oluruz.
Şu
günler artık zilhicce ayının son günleri arafatı yaşamaya ne kaldı ki; o
topraklarda olamasak da Arefe günü vakfeye durarak dua edelim. (acizane
tavsiyemdir) Acaip rahatlatıcı etkisi var. Hatta Arafat oralardan
buralara hissedilebilinir eğer gerçekten istenirse.Bunu isteyelim. Küçük mola vererek hayat
koşturmacasına kısa da olsa vakfeye durmak gibi durup yaradana el açmak güzel
gerçekten.
Hac hayatta yaşanacak ve kesinlikle gençken yapılacak şeylerin başında gelir. Hayatın baharında herkesin yaşaması gerekir diye düşünüyorum. Çoluk çocuk demeden gitmeli imkanı olanlar. Hele çocuklara ve gençlere o kadar güzel yakışıyorki bu.Allah isteyen herkese yaşatsın ve evine davet etsin inş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder