11 Ekim 2013 Cuma

Kendini keşfetme yolculuğu...





Haccı anlatacak kadar bilgili değilim ama,  2005 yılının Ocak ayında Rabbimin davetiyle bu yolculuğa annem ve babamla çıkmıştım. Şu günlerde zilhicce ayının günleri bayrama doğru giderken ''Hac mevsimi'' de en güzel zamanına hazırlanıyor. Şu vakitlerde hacla alakalı bişeyler yazmak ve paylaşmak istedim. O zaman da giderken bir sürü kitaplar okumuştum ve birinde Hac kendini keşfetme yeridir cümlesinin tam anlamını orada yaşamıştık. Kendini keşfetme yolculuğu... 

40 gün sürmüştü bu yolculuğumuz.Bu kutsal yolculuğu tamamını anlatmak zor ama o yıldan bu yana her hac mevsimi olunca içimde bir şeyler acımaya başlar ve orada olamamanın hüznü çöker bana. Arafat hacdır sözüyle  yaşanılanlar belki anlatılır, hissedilenler ise asla…

Aslında ne kadar yazarsam yazayım anlatılamayacak kadar özel hisler bırakır her gönülde hac. Gidenler bunun ne olduğunu bilir, gitmeyenlerde meğer gelince anlaşılırmış burası derler... Tecrübeyle sabittir :)
Hac kişiliğimizi bir halis niyetle gözden geçirme fırsatı sunar. Rükünleriyle de yeni bir insan inşası edilir içimizde.

Her iş niyetle başlar ya kutsal yolculuk için de ilk başta tabiri caizse salya sümük ağlamak,  içten yanmak gerek... Yanmadan gidenler yok mudur bana göre vardır;  ama yanmadan gidince alacağımız çok şey olmaz gibi geliyor. Bir şeyi ne kadar çok isteyip bize verilince kıymetli oluyorsa işte hacda gerçekten istenildiğinde kıymetli oluyor oradaki her saat, her dakika…

Bu yanmanın sonucunda verilecek hac sonrası tarif edilemez gönül serinliği, tekrar tekrar yanma isteğim olsun dedirtir adeta.

Hac yolculuğunda her klasik yolculuk gibi valiz hazırlama vs.lerle başlarken hiçbir yolculuk da olmayan yeni bir insan inşasıyla döneriz evimize. Yeni arınmış tertemiz bir ruh ve hafiflik…

İhramla birlikte yeni bir duruşa hatta bana göre eğitime başlarsınız… Bu kul olma eğitimi elbiselerden çıkmayı gerektirdiği kadar takındığımız tavırlardan, benimsediğimiz hallerden de soyunmayı gerektirir. Sadelikle ve içtenlikle kul olma eğitimi kısaca… İhramla sıfatlar erir, makamlar yıkılır, rütbeler sökülür. İhramın içinde kategoriler iptal olur resmen. İhram önce insan olmaya çağırır bizi ve tavaf başlar…

Tavaf nasıl tarif edilir ki bu yüksek enerjili ibadet. Varlığımızın kulluk havuzunda yok olduğu yer. Rabbimizle irtibatlanmanın merkezi. İnsan seli ve dizlerimizdeki bağın çözüldüğü yer adeta. Her şavtla birlikte kuytulardan çıkmak… Rahman’ın misafirim diyerek herkesin içinden seni tutup buraya getirmiş olma duygusu. Özel misafir olma gururu…





Anlatırken bile kelimelerin kifayetsizliğini yaşadığım nadir olayların başında gelir hac benim için. Sonrasında ve öncesinde defalarca o mübarek topraklara gitmek nasip olsa da hacda olan duyguları yani Arafat’ı, Mina’yı, Müzdelifeyi bir daha öyle yaşamadım. Bizim önderimiz (sav)den  öyle bir cümle dökülmüştür ki dillerinden o zamanlardan bu zamanlara yaşanılanları ve haccı ‘’HAC ARAFATTIR’’ sözüyle en özetinden mühürlemiştir.


Arafat: Arafat tek kelime ile aşk…  Yaradana yalvarışın ve affolunmanın verdiği tarif edilemez hafifleme hissi. Sonrasında meğer ne kadar ağırmış yüküm dedirten yer. Arınırız her türlü bize yük olan şeylerden. Yeni doğmuş bir bebek heyecanıyla bakarız âleme. Akabinden yeniden bahşedilmiş bir hayat gibi yaşamaya başlarız.

Ve sonrasında Mina’ya akan insan seli müthiş bir kalabalık tıpkı mahşerde prova. Mahşeri hatırlatan kalabalık anlatılmaz mutluluk yaşatır gönüllere.

Sonrasında şeytan taşlama. Biz grubumuzla yol boyu tekbir sesleriyle süren yürüyüşden sonra ulaşmıştık cemarat alanına. İnsana bu kadar mı iyi gelir. Resmen fethe gitme hissi: Bize sinsi sinsi yaklaşırken hiç farkında olmadığımız şeytanla yüz yüze gelme yeri. Şimdi şeytana tavır alma yeri burası işte.Taş atarak şeytana uyan hareketlerimizi ve yaşantılarımızı o taşla birlikte Bismillahi Allahu Ekber diyerek çok uzaklara savurmak… Tabi ki savurduğumuz olumsuz her davranışı o yerden bir daha hayatımıza katmama gayreti olmalı her zaman yaşantımızda. O zaman Haccın gerçek mânâsına kavuşmuş oluruz. O tazeliği o hafifliği bozmamız gerekiyor. Bütün benliğimizi saran hac duygusunu her zaman içimizde canlı tutarız inşallah.  İşte o zaman gerçek mânâ da yaşamış oluruz.

Şu günler artık zilhicce ayının son günleri arafatı yaşamaya ne kaldı ki; o topraklarda olamasak da Arefe günü vakfeye durarak dua edelim.  (acizane  tavsiyemdir) Acaip rahatlatıcı etkisi var. Hatta Arafat oralardan buralara hissedilebilinir eğer gerçekten istenirse.Bunu isteyelim.  Küçük mola vererek hayat koşturmacasına kısa da olsa vakfeye durmak gibi durup yaradana el açmak güzel gerçekten.

Hac hayatta yaşanacak ve kesinlikle gençken yapılacak şeylerin başında gelir. Hayatın baharında herkesin yaşaması gerekir diye düşünüyorum. Çoluk çocuk demeden  gitmeli imkanı olanlar.  Hele çocuklara ve gençlere o kadar güzel yakışıyorki bu.Allah isteyen herkese yaşatsın ve evine davet etsin inş. 



  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder